Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim
Kadem-i Nakş-i Şâh-ı Rusül
NAKŞ-İ KADEM
Sultan I. Ahmed, Memluk Sultanlarından Kayıtbayâın türbesinin içinde Efendimiz s.a.v.âe ait olan bir ayak izinin bulunduğunu haber alır. Mısırâa bir heyet göndererek İstanbulâa getirtir. Büyük bir merasimle Eyüb Sultan türbesine yerleştirir.
Aradan birkaç yıl geçer, kendi adını taşıyan o muhteşem mabet Sultan Ahmet Camiinin inşaatını tamamlar. Ve yine bir merasimle âayak iziâni Eyüb Sultanâdan Sultan Ahmed Camiine getirtir ve mûtena bir yere koydurur.
Aradan fazla bir zaman geçmeden bir rüya görür.
Bütün padişahların toplandığı yüce bir divan kurulmuştur. Peygamber Efendimiz kadılık makamındadır. Sultan Kayıtbay, Sultan Ahmedâi gösterir, der ki:
âEy Allahâın Resulü! Ümmetinden bu zât, benim türbemi ziyarete vesile olan âkadem-i şerifinizâi aldırdı, kendi camiine koydurdu. Bu amelinden dâvâcıyım.â
Peygamber Efendimiz dâvâcıyı dinledikten sonra, kadem-i şerîfin alındığı yere geri verilmesi istikametinde karar verir.
Suçlu mevkiinde oturan Sultan Ahmed Han, kan ter içerisinde uyanır. Sabahleyin ilk iş olarak iâde işine koyulur. Ancak, kadem-i şeriften ayrı kalmaya yüreği dayanamaz ve tıpkı kadem-i şerîf şeklinde bir sorguç yaptırır, sarığına takar. Ayrıca bir tahta üzerine de kadem-i şerîf resmini çizdirip saltanat tahtının önüne astırır.
Resmin kenarına da kendi elleriyle şu dörtlüğü yazar:
Noâla tâcım gibi başımda götürsem dâim
Kadem-i nakşını ol Hazret-i Şâh-ı Rusülün
Gül-i gülzâr-ı nübüvvet o kadem sâhibidir
Ahmedâ durma yüzün sür kademine o Gülâün
Dörtlükte şu mânayı dile getirmektedir:
Ne olaydı, tacım gibi devamlı başımda taşısaydım,
O peygamberler şahının mübarek ayak izini.
Çünkü o ayağın sahibi peygamberlik bahçesinin gülüdür.
Ey Ahmed, durma, o Gülâün ayağına yüzünü sür.