Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Ölümü Sevenin Yüzü Güler

Ölümü sevenin yüzü güler

Ölümü hatırlamak, ömrü uzatır, çok yaşama arzusu ise, ömrü kısaltır. Böyle bir kimse, üç şeye hasret gider. İsteklerine doymaz, umduğuna kavuşamaz ve ahiret için kafi hazırlık yapamaz. Bişr-i Hafi hazretleri; "Dünyayı seven kişi ölümü sevmez" buyurmuştur.


Ölümü hatırlamak ve sevmek, huzur ve saadetin kaynağıdır ve ömrü uzatır. Ölümü unutmak ise, ömrü kısaltır. Zaten insan, yaşadığı anı, son an diyerek değerlendirmeli ve ona göre çalışmalıdır. Ali Mütteki hazretleri;
"Şöyle bir kimse düşünün: Ölümü tatmış, ölümden sonraki şeyleri, başa gelecekleri görmüş, sonra Allahü teâlâ tekrar onu ikinci defa dünyaya göndermeyi dilemiş ve göndermiş. Böyle bir kimse hiç ölümden gafil olur mu? Ölümü hiç unutur mu?" [i]buyurmuştur.


Ölümü hatırlamak, insanda bulunan hırs ateşini söndürür. Ölüm ve ölümü hatırlamak, kötülük yapmaya karşı bir frendir. Yani koşan insanı, yuvarlanan taşı durduran ve insana düşünme payı veren ancak ölümdür. Ölüm, Müslümanın tesellisidir ve dünyanın kahrına, sıkıntısına, bu teselli ile sabreder. Bunun için Müslümanın ölümü, hayattır, hem de sonsuz hayattır.

Ölümü hatırlamak, Allahü teâlânın sevgisinin bir işaretidir. Akıllı insan, ölümü ve ahireti düşünen, ona göre tedbir alan kimsedir. İnsan, ölüme hazırlanırsa, huyu güzel olur ve ölümü hatırladığı müddetçe, hasedi ve kıskançlığı terk eder. Reca bin Hayve hazretler
i; "İnsan, ölümü hatırladığı müddetçe, hasedi, kıskançlığı terk eder" [i]buyurmuştur.


Ölümü gerçekten tanıyan, bilen bir kimse, dünya sıkıntılarına aldırmaz, bunları kendine dert edinmez. Zira Ka’b-ül-Ahbar hazretleri;
"Ölümü gerçekten tanımış bir kimseye, dünya bela ve musibetleri, dert ve sıkıntıları çok hafif gelir" buyurmaktadır.


[i]Ölümü hatırlatmak, mümin için müjdeli bir haber gibidir. Abdüla’la Kureşi hazretleri;[/
i] "İki şey var ki beni dünya zevklerine dalmaktan alıkoyuyor. Bunlar ölümü hatırlamak ve Allahü teâlânın daima huzurunda bulunmaktır" b[i]uyurmuştur.


Ölmek, yok olmak değil, yeni bir hayatın başlangıcıdır ve bir odadan başka bir odaya geçmek gibidir. Ölmek felaket değil, öldükten sonra başa gelecekleri bilmemek felakettir. Ebu Bekir Tamistani hazretleri, sevdiklerine;
"Ölüm, ahiret kapılarından bir kapıdır. Bu kapıdan geçmeyen Allahü teâlâya kavuşamaz" [i]buyururdu.


İnsan, ölümü özüne sevdirmelidir. Çünkü ölüm, nasıl olsa gelecektir. Bir şey muhakkak olacaksa, onu olmuş bilmeli, ona göre tedbir almalı. İnsanın gideceği yer, bulunduğu yerden daha iyi ve güzelse, oraya gitmekte tereddüt etmez ve sevinir. Bu sebeple din büyükleri;
"Gideceği yere inanan, iman eden ve bunu bilen bir insan, nasıl olur da ölümü istemez" buyurmuşlardır.


Dünya için çalışan kimseye, rahat yoktur. Rahat etmek için ölüme hazırlanmak lazımdır. Ölümü düşünen rahat eder. Yahya bin Muaz-ı Razi hazretleri
;"Ölümü bir tabağa koyup çarşıda satsalardı, ahiret ehli, başka bir şeye bakmayıp onu satın alırdı"buyurmuştur.


Dünya için çalışan yorulur, ahiret için çalışan ise yorulmaz. Çünkü ahiret için çalışanın hedefi, Allahü teâlânın rızasını kazanmaktır. Abdürrezzak Ali Efendi buyuruyor ki
:


"Kalbi Allahü teâlânın sevgisi ile diri olanın ölümü hayattır. Kalbi nefsin arzuları ile ölmüş olanın hayatı ise ölüdür. Ölüm, ölmeden önce ölünüz, sırrına eren aşıklara rahmet, devlet, saadet ve izzettir."

İnsanlar, kıyamet günü başlarına gelecek dertleri bilselerdi, dünyada dert diye bir şey tanımazlardı. İnsanların arasında meydana gelen bütün geçimsizlikler, ölümü unutmaktan kaynaklanmaktadır. Ömer bin Abdülaziz hazretleri; "Ölümü çok hatırlayan kimse dünyaya rağbet etmez. Ağzından çıkan her sözün hesaba çekileceğini bilen az konuşur ve ancak lüzumlu sözleri söyler"buyurmuştur.

Lokman Hakim hazretleri, oğluna hitaben buyuruyor ki:


"İki şeyi unut, iki şeyi de unutma. Yaptığın iyilikleri unut, sakın bir daha bahsetme. Çünkü her anlatışta, sevabı gider. Sana yapılan kötülükleri de unut. Zira bu kötülükleri her söylediğinde, sana verilen ecri kaybedersin. İki şeyi de unutma. Allahü teâlâyı ve ölümü unutma!"


[i]Netice olarak, ölüme hazırlanan, onu uzak değil yakın bilen ve seven kimsenin alameti, güler yüzlü ve tatlı dilli olmasıdır. Zira ölümü seven kimsenin yüzü güler. Zaten Müslüman, bu dünyada gurbettedir ve müminin asıl vatanı ahirettir. İnsan dünyada bile uzun yıllar ayrı kaldığı memleketine geldiğinde sevinir. Onun için mümin, asıl vatanına kavuşacağı için ölümüne sevinir. Mazhar-ı Can-ı Canan hazretlerinin buyurduğu gibi:


"Ölümü sevmeyen, istemeyenlere şaşılır. Ölüm, Allahü teâlâya kavuşmaya sebeptir. Ölüm, Resulullah efendimizi ziyaret etmeye, evliyaya kavuşmaya, onların mübarek yüzlerini görerek mesrur olmaya sebeptir."


Osman Ünlü

Ellerinize Sağlık...
Teşekkürler


Ellerinize Sağlık...
Teşekkürler

Okuyan gözlerinize sağlık...

"Ölümü sevmeyen, istemeyenlere şaşılır. Ölüm, Allahü teâlâya kavuşmaya sebeptir. Ölüm, Resulullah efendimizi ziyaret etmeye, evliyaya kavuşmaya, onların mübarek yüzlerini görerek mesrur olmaya sebeptir."

:) :) :)
çok güzeldi Allah razı olsun

Paylaşım için teeşkkürler, Allah razı olsun.
selam ve dua ile

Herkesin yüzü güldüğüne göre :) herkes ölümü seviyor demektir ;)
Rabbim cümlemize hayırlı ölüm nasip etsin :)

“Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber,

Hiç güzel olmasaydı ölür müydü Peygamber?”

Hazreti Ömer, bir gün işsiz birini yanına çağırdı. Adama "iş istiyor musun" diye sordu. Adam önce kabul ettiğini belirtir şekilde saygıyla eğildi, sonra ne iş yapacağını sormadan bekledi.

"Her sabah yanıma geleceksin" dedi Hazreti Ömer "ve şöyle diyeceksin: Ölüm var ya Ömer... Unutma ölüm var..."

"Anladım" dedi adam.

Ve ertesi sabah işe başladı.

Sabah Ömer kalkmadan kapısına gitti, beklemeye başladı. Ömer kapıdan çıkarken yanına yaklaştığında söylemesini istediği sözü söyledi:

"Ölüm var ya Ömer... Unutma ölüm var..."

Ömer adamın söylediği iki cümleyi dinledi, sonra kesesinden bir altın çıkardı, adama verdi ve adam da çekilip gitti.

Ertesi sabah ve sonraki sabahlarda da bu sahne hep aynı şekilde tekrarlanmaya devam etti.

Çevredekiler çok geçmeden bu durumu fark ettiler. Olup biteni şaşkınlık ve merakla izliyorlardı. Ama hiç kimse Hazreti Ömer'e ne olup bittiğini soramıyordu.

Adamcağız da her sabah iki cümlesini söylüyor, bir altınını alıp gidiyordu.

En sonunda birisi dayanamayıp, Hazreti Ömer'e sordu:

"Ya Ömer! Bu adam her sabah kapında bekliyor, dışarıya çıktığında sana bir cümle söylüyor ve sen de ona her sabah bir altın veriyorsun, çok değil mi?"

Hazreti Ömer "Hayır" diye cevap verdi; "çok değil, çünkü onun söylediği cümle benim o günkü kararlarım için en önemli cümledir..."

Aradan aylar geçti. Hâlâ her sabah aynı olay tekrarlanmaktaydı. Hazreti Ömer her sabah aynı söze kulağını uzatıyor, adama altını veriyor sonra işlerinin başına gidiyordu.

Bir sabah, adam yine kapısında beklemekteyken Hazreti Ömer dışarı çıktı fakat adamı konuşmadan durdurdu:

"Al bu bir altını ve git, bundan sonra gelmene gerek yok..."

Adam böyle hafif bir işten iyi para kazanmaya alışmıştı, o yüzden sormadan edemedi:

"Neden ya Ömer?"

"Çünkü" dedi Hazreti Ömer, "Bu sabah aynada sakalımda bir beyaz tel gördüm. Artık senin bana o sözü söylemene gerek yok. Ben her sabah o beyaz teli ve sonra çoğalan beyaz telleri gördükçe o sözü kendi kendime hatırlayacağım..."


RABBİM amil olmamızı nasip eylesin..

RABBİM amil olmamızı nasip eylesin..amin paylasim icin Allah razi olsun

Amin cümlemizden inşallah...

konuyu açan firdevs kardeşimden ve Hz Ömeri anlatan hak yolcusu kardeşimden allah bin kere razı olsun.Çok güzel.Allah hepimizin yar ve yardımcısı olsun.saygılarımla.

Amin kardeşim, cümlemizden inşallah...

Ellerinize Sağlık.


Hayatın İçinden İslam

MollaCami.Com