Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"



Hicri : 21.cemâziyelâhir 1433
Rumi : 29 Nisan 1428
Miladi :12 Nisan 2012 cumartesi..



Birinizin bir bağ odun toplayıp, sonra sırtında onu taşıyarak getirip satması, kendisi için -ister versin ister vermesin- insanlardan istemesinden daha hayırlıdır.” (Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim




GAYRET VE HİMMET


Büyük hadîs âlimlerinden ve hicretin üçüncü asrında yaşamış olan Yakup bin Süfyan el-Fesevi (rh.) şöyle anlatıyor:

Ömrümün otuz senesini hadîs öğrenmek için yolculuklarda geçirdim. Yine bir yolculuğum esnasında harçlığım iyice azalmıştı. (Harçlığım bitmeden Resûlullâh’ın kalan hadîslerini öğrenmek ve vakit kazanmak için) Geceleri hadîsleri yazıyor, gündüzleri de onları okumaya devam ediyordum.

Bir gece, mum ışığı altında hadîsleri yazmak için oturdum. Mevsim kış idi. Bir anda gözlerime su iniverdi ve gözlerim görmez oldu.

Memleketimden ayrı kalacağım ve ilimden mahrum olacağım için kendime ağlamaya başladım.

Derken uyku bastırdı ve uyuyakaldım. Rüyamda Peygamber Efendimiz (s.a.v.)i gördüm.

Bana “Ey Yakup! Neden ağladın?” buyurdular.

Ben de “Yâ Resûlallah! Gözlerimi kaybettim. İlimden mahrum olacağım için ağlıyorum.” dedim.

Bana yaklaş, buyurdular.

Ben de yaklaştım. Bir şeyler okuyarak ellerini gözlerime sürdüler.

Bir müddet sonra uyandım. Artık görebiliyordum. Hemen dersimi aldım ve yazmaya devam ettim.




NABİ'NİN HAYRİYESİ'NDEN


Farzdır etme sakın fevt-i salât
İktidârın var ise hacc u zekât

Kıl edâsında derûnî tek ü tâz
Birinin fevtine gösterme cevâz

Olma gerden-keş-i fermân-ı ganî
Her ne emrettiyse eyle ânı.

Manası: Namaz farzdır asla geçirme, gücün var ise hacca git, zekâtını ver. Hiçbirini geçirmeyi caiz görme ve edâsı için gayret et. Hz. Mevla’ya asi olup da emrinden çıkma.



Copyright © 2012 Fazilet Neşriyat Tic. ve A.Ş

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"



Hicri : 22.cemâziyelâhir 1433
Rumi : 30 Nisan 1428
Miladi :13 Nisan 2012 pazar




İmanın en faziletlisi, nerede olursan ol Allâhü Teâlâ’nın seninle olduğunu bilmendir.” (Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemü'l-Evsat).




HER YÜKSELEN BİR GÜN ALÇALIR


Enes b. Mâlik (r.a.) anlatıyor: Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in Adbâ' denilen bir devesi vardı. (Yarışlarda, seferlerde) hiç geçilemezdi. Bir ara yük devesi üstünde bir bedevî geldi. (Yapılan yarışda) bu yük devesi Adbâ’yı geçti. Başka bir devenin Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in devesini geçmesi, Müslümanlara ağır geldi ve ‘Adbâ' nasıl oldu da geçildi?’ dediler.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Ashab’ın bu halini anladı ve şöyle buyurdular: (Ashabım! Allâhü Teâlâ’nın bir nizâmı vardır. Buna göre) dünyada yükselen hiçbir şey yoktur ki Allah onu alçaltmasın.




TARİH BİLMENİN EHEMMİYETİ


93 Harbi diye meşhur olan 1877-78 Osmanlı Rus harbinin Anadolu cephesinde Gazi Ahmed Muhtar Paşa’nın yanında kâtip olarak vazifeli olan Mehmet Arif Bey'in hatıralarından:

“Akıl bu ya! Fakir, önceleri tarih ilmine hiç ehemmiyet vermezdim. “Bilinmezse ne olur, lüzumsuz ve faydasız, yalnız bir bilgiçlikten ibârettir.” der de, adetâ bilinmesiyle bilinmemesini denk tutardım...

Lâkin son olarak geçirdiğim tecrübelerin yardımıyla aklım başıma geldi de, anladım ki, meğer iş öyle değilmiş... Tarih o kadar mühim, o kadar dikkate değer bir ilim imiş ki, tarih bilinmez ise devlet gemisinin dümeni, istenilen semte doğru çevrilemez imiş. Târih bilmezlik, siyâsî olarak, devletçe çok büyük noksan ve hatalar meydana gelmesine sebep olurmuş. Tarih, bir milletin ayıp ve noksanlarını görüp düzeltmesi için, bir ayna imiş. Hakikati gösteren ve sonraki nesillerin gözleri önüne konan bu ayna, ayıp ve kusurları olmayan milletlerin ise şu dünya pazarına, cemâl ve kemâllerine şükrederek, yakışıklı bir kıyafet ile çıkmalarına yararmış. …

Hemen iddia edebilirim ki, târih, yalnız başına insanı canlandıracak, hârika bir ilimdir. Lâkin târihteki yüce hisler ve rûh, aydınlık bir fikirle beraber olarak, akıllı bir terbiyeci eliyle, gençlerin zihinlerine taşa nakş olunur gibi yazılmalıdır.



Copyright © 2012 Fazilet Neşriyat Tic. ve A.Ş

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"



Hicri : 23.cemâziyelâhir 1433
Rumi : 1 mayıs 1428
Miladi :14 Nisan 2012 pazartesi..



Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e “Yâ Resûlallah! Hangi kazanç daha temiz (helâl)dir.” diye soruldu. “Kişinin alın teriyle kazandığı ve her meşrû alışverişten elde ettiği kazançtır.” buyurdular. (Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed




VAKIF MÜESSESESİ


Vakıflar manevî yakınlığa, Allâh'ın rızâsına nail olmak gibi hâlis niyet ile yapılır. Vakıfların en fazîletlisi; en çok ihtiyaç duyulan, devamlı ve en faydalı olanıdır.

Yardımlaşma ve dayanışma dîni olan İslâm’da vakıfların gayesi beşeriyetin ihtiyaçlarını kolaylaştırmak, insanlığa ve umumun refâhına hizmettir. Hastalar için hastahaneler, fakirler, yolcular için aşhaneler, ilim talebeleri için ikâmetgahlar bina edilmiş, âlimler, talebeler, hacılar, yolda kalmışlar, evlenecekler için nakdî yardımlarda bulunan vakıflar ve daha niceleri kurulmuş; hâsılı cemiyetin zayıf haldeki her unsuru için bir devâ vücûda getirilmeye çalışılmıştır.

Geçmiş kavimler arasında pek az da olsa bazı vakıflar vücude getirilmiştir. Husûsiyle İbrahim aleyhisselâma aid olub “Halilürrahman evkafı” adı verilen vakıflar, hâlâ Arabistanda mevcuttur. Fakat vakıfların asıl mükemmel hâle gelmesi ancak İslâm ile mümkün olmuştur. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.), Medine-i Münevvere’deki yedi adet akarını vasiyet yoluyla mü’minlerin fakirlerine vakıf buyurmuşlardı.

Ashâb-ı Kirâm da birçok vakıflar vücûda getirmişlerdir. Hz. Câbir (r.a.), demiştir ki: “Ben muhacirlerden ve Ensar’dan mal sahibi ve gücü yettiği halde vakıf yaparak sadaka vermeyen hiç bir zat bilmiyorum.”

Bilhassa Hz. Ömer (r.a.), Hayberde mâlik olduğu Kasm adındaki pek kıymetli bir hurmalığını, Resûlullâh’ın tavsiyeleri üzerine vakfetmişlerdi. Hazret-i Ebûbekr'in, Hz. Osman ile Hz. Ali'nin de vakıfları vardır. Radıyallahu anhüm.

Hulefâ-i Râşidin’den sonra Emevîler, Abbasîler, Selçuklular ve diğer İslâm sultanları ve bilhassa Osmanlılar tarafından pek çok, pek mühim şeyler vakfedilmiş, pek muazzam hayır müesseseleri vücûda getirilmiştir.

Müslümanlar, yapmış oldukları bu hayırlı müesseseler ile sırf Hak Tealâ’nın rızasını gözetmişler medeniyetin yükseltilmesini, insanların ihtiyaçlarını azaltmaya çalışmayı mukaddes bir vazife bilmişlerdir. Bu da mensub oldukları kudsî dinin kendilerine vermiş olduğu yüce bir itikadın neticesidir.



Copyright © 2012 Fazilet Neşriyat Tic. ve A.Ş

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"



Hicri : 24.cemâziyelâhir 1433
Rumi : 2 mayıs 1428
Miladi :15 Nisan 2012 pazartesi


Zamanın bereketi azalıp sene ay kadar, ay hafta kadar, hafta gün kadar, gün saat kadar ve saat da kuru ot(un ateşte yanması) kadar olmadan kıyâmet kopmaz..” (Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî.



HZ. SÂLİH ALEYHİSSELÂM

Hz. Sâlih (a.s.), Şam ile Hicaz arasında “Hicr” denilen mahalde yaşayan “Semud” kavmine Peygamber gönderilmiştir. Bu kavim, dağları delmiş, taşları oymuş, kendilerine pek sağlam binalar yapmışlar, fakat doğru yoldan da çıkmışlardı.

Hz. Sâlih (a.s.)’ın yirmi sene devam eden emirlerine, nasihatlerine kulak vermediler. “Kendisine sakın dokunmayınız” diye tenbih ettiği harikulade bir deveyi boğazladılar. Nihayet dehşetli bir sayha ile yerlere serilip helâk oldular. Hz. Sâlih Aleyhisselâm da kendisine iman edenler ile beraber çıkıp evvela Şam'a, Filistin’e, sonra da Mekke-i Mükerreme’ye gitti.

Hz. Sâlih (a.s.) seksen beş sene veya iki yüz sene yaşamıştır. Kabr-i şerîfleri Mekke-i Mükerreme’de, Beytullah’da Rükn (Hacerü’l Esved) ile Makam-ı İbrahim arasındadır.





SEYYARE (GEZEGEN)LERDE GÜNLER VE YILLAR


Gezegen(seyyare)lerin yörünge(mahrek)de kendi mihver (ekseni) etrafında dönme müddetine “Gün”, Güneş etrafında döndüğü süreye de bir “Yıl” denir. Günler ve yıllar her gezegende farklıdır.

Merkür (Utarid) kendi ekseni etrafında 58.7 günde döner. Yani Merkür’ün bir günü 58.7 dünya gününe denktir. Merkür, Güneş etrafında ise dünya ölçülerine göre 88 günde döner.

Venüs (Zühre) kendi etrafında 243 günde, Güneş etrafında ise 225 günde döner. Bu da Venüs gününün 'Venüs yılından daha uzun olması demektir. Venüs saat yönünde dönen tek gezegendir. Diğer bütün gezegenler Güneş'in etrafında saat yönünün tersine dönerler.

Mars (Merih)’ın bir günü 24 saat 37 dakika, bir yılı ise 687 dünya gününe denktir.

Mars’tan sonraki gezegenler Güneş’ten oldukça uzak bulunduklarından yıl uzunlukları gittikçe artar.

Mesela; Jüpiter (Müşteri)'de bir gün 9 saat 50 dakika iken bir yıl 4332 gündür.



Copyright © 2012 Fazilet Neşriyat Tic. ve A.Ş

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"




Hicri : 25.cemâziyelâhir 1433
Rumi : 3 mayıs 1428
Miladi :1 Nisan 2012 çarşamba.



Hz. Âişe (r.anhâ) buyurdular: “(İnsanlar) en faziletli ibadet olan tevâzûdan gâfil kalıyorlar.” (Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabü’l-Îmân.




HZ. ÖMER’İN TEVAZUU

Hz. Ömer (r.a.) kölesiyle beraber Şam'a giderken yolda deveye nöbetleşe binmişlerdi. Hz. Ömer (r.a.) deveye biner, kölesi devenin yularını tutar ve bir fersah kadar yürürdü. Sonra Hz. Ömer iner, kölesi biner, Hz. Ömer devenin yularını tutar ve bir fersah kadar yürürdü.

Şam'a yaklaştıklarında binme sırası kölesinde idi. Köle, devenin üzerinde Hz. Ömer de (r.a.) yularını tutmuş gidiyorlardı. Yolda karşılarına su çıktı. Hz. Ömer, ayakkabısı sol koltuğunun altında, devenin yuları da elinde suya girdi. Halifeyi karşılamaya çıkan Şâm emîri Ebû Ubeyde bin Cerrâh (r.a.) bu hâli görünce;

‘Ey mü'minlerin emîri, Şam’ın ileri gelenleri seni karşılamaya çıkacaklar, seni bu hâlde görmeleri iyi olmaz.’ dedi. Bunun üzerine Hz. Ömer (r.a.)

“Muhakkak Allâhü Teâlâ bizi İslâm ile azîz kıldı. Biz insanların sözlerine itibar etmeyiz.” buyurdu.



HZ. ÖMER’İN TEVAZUU

Hz. Ömer (r.a.) kölesiyle beraber Şam'a giderken yolda deveye nöbetleşe binmişlerdi. Hz. Ömer (r.a.) deveye biner, kölesi devenin yularını tutar ve bir fersah kadar yürürdü. Sonra Hz. Ömer iner, kölesi biner, Hz. Ömer devenin yularını tutar ve bir fersah kadar yürürdü.

Şam'a yaklaştıklarında binme sırası kölesinde idi. Köle, devenin üzerinde Hz. Ömer de (r.a.) yularını tutmuş gidiyorlardı. Yolda karşılarına su çıktı. Hz. Ömer, ayakkabısı sol koltuğunun altında, devenin yuları da elinde suya girdi. Halifeyi karşılamaya çıkan Şâm emîri Ebû Ubeyde bin Cerrâh (r.a.) bu hâli görünce;

‘Ey mü'minlerin emîri, Şam’ın ileri gelenleri seni karşılamaya çıkacaklar, seni bu hâlde görmeleri iyi olmaz.’ dedi. Bunun üzerine Hz. Ömer (r.a.)

“Muhakkak Allâhü Teâlâ bizi İslâm ile azîz kıldı. Biz insanların sözlerine itibar etmeyiz.” buyurdu.



YEMEK TARİFİ: İzmir Köfte (5 Kişilik)


Malzemeler: Kıyma 500 gr., ekmek 4/1 veya bir fincan galeta unu, soğan, biber, domates 2’şer adet, yumurta 1 adet, Patates 3 adet, sarımsak 5 diş, karabiber ve kimyon yarım çay kaşığı, tuz 2 çay kaşığı

Sos için: Soğan 1 adet, salça 1 çorba kaşığı, un 2 çorba kaşığı, tuz 1 çay kaşığı, zeytinyağı

Hazırlık: Kıyma, ince kıyılmış soğan, sarımsak, kimyon, ekmek veya galeta unu, karabiber ve yumurta, iyice yoğrulur. Parmak şeklinde yuvarlanır. Tepsiye dizilip 180 derece fırında pişirilir ve yağı süzülür.

Patates ve domates ayva dilimi gibi doğranır. Biber köfte büyüklüğünde bölünür ve istenirse patatesler kızartılır.

Soğan, un, tuz ve salça, yağda kavrulur ve bir çay bardağı su ile sulandırılarak sos yapılır.

Köftelerin üzerine hazırlanmış olan sos dökülür. Daha sonra domates, biber ve patatesler dizilir. 180 derece fırında 15 dakika daha pişirilir.



Copyright © 2012 Fazilet Neşriyat Tic. ve A.Ş

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"



Hicri : 26.cemâziyelâhir 1433
Rumi : 4 mayıs 1428
Miladi :17 Nisan 2012 perşembe..




Peygamberimiz (s.a.v.)’e bir adam geldi “Benim Kur’ân’dan birşey al(ıp oku)mağa gücüm yetmiyor. Bana yetecek olanı öğretiniz.” dedi. Resûlullah ‘Sübhânallâhi velhamdü lillâhi ve lâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber velâ havle velâ kuvvete illâ billâhi’l-aliyyi’l-azim.’ deyin.” buyurdular. (Hadîs-i Şerîf, S. Ebû Dâvûd





EN BÜYÜK İSTİĞFAR: TESBİH NAMAZI


Tesbih namazı tevbenin, istiğfârın en büyüğü ve bütün vücutla yapılanıdır.

Resûlü Ekrem (s.a.v.), amcaları Hz. Abbâs’a (r.a.) hitâben tesbih namazı ile alâkalı şöyle buyurmuşlardır:

“Ey amca! Sana on haslet haber vermekle ikrâm etmiş olayım ki, onu işlediğin vakit günâhının evveli ve âhiri, yenisi ve eskisi, hatâ ile ve kasden yapılanı, küçüğü ve büyüğü, gizlisi ve âşikâr olanı mağfiret edilmiş olsun... Gücün yeterse bu tesbih namazını her gün kıl. Her gün kılamazsan ayda bir kere kıl. Onu da yapamazsan senede bir, onu da yapamazsan ömründe bir kere kıl.”

Tesbîh namazı 4 rek’attir. Bu namazda 300 defa şu tesbih okunur: “Sübhânellâhi velhamdü lillâhi velâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber velâ havle velâ kuvvete illâ billâhil aliyyil-azîm.”

Bu tesbih, namaz içinde şu kadar okunur:

15 kere, Sübhâneke'den sonra (Fâtiha'dan önce),
10 kere, zamm-ı sûreden sonra,
10 kere, rükûda, (tesbihlerden sonra)
10 kere, rükûdan kalkınca ayakta (kavmede),
10 kere, birinci secdede, (tesbihlerden sonra)
10 kere, iki secde arasındaki oturuşta (celsede),
10 kere, ikinci secdede. (tesbihlerden sonra)

Birinci rek'atte okunan tesbihlerin adedi 75'tir. İkinci rek'atte aynı sıralama ile yine 75 defa okunur. Üçüncü ve dördüncü rek'atler de böyle kılınır. Birinci kâdede (oturuşta) tahiyyattan sonra salli ve bârik, üçüncü rek’ate kalkınca önce sübhâneke okunur.

Tesbih namazı, kılınması teşvik edilmiş bir namazdır. Bunu alışkanlık hâline getirmek müstehaptır. Kılmasını bilmeyenlerin istifâde etmesi maksadıyla cemaatle de kılınabilir. (Muhtasar İlmihal, Fazilet Neşriyat)

İSİMLERİMİZ: Erkek: Davud, Kız: Dürdane



Copyright © 2012 Fazilet Neşriyat Tic. ve A.Ş

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"




Hicri : 27.cemâziyelâhir 1433
Rumi : 5 mayıs 1428
Miladi :18 Nisan 2012 CUMA.



İnsanın her konuşması aleyhinedir. Ancak iyiliği emretmesi, kötülükten nehyetmesi ve Allâh’ı zikretmesi lehinedir.” (Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)..




HAK, ŞERLERİ HAYREYLER

Hak, şerleri hayreyler,
Zannetme ki gayreyler,
Ârif ânı seyreyler,
Mevlâ görelim n'eyler,
N'eylerse, güzel eyler...

Sen Hakk'a tevekkül kıl
Teslîm ol ve râhat bul,
Her işine râzî ol,
Mevlâ görelim n'eyler,
N'eylerse, güzel eyler...

Bir işi murâd etme,
Olduysa inâd etme,
Haktandır o, reddetme,
Mevlâ görelim n'eyler,
N'eylerse, güzel eyler...

Hakk'ın olıcak işler,
Boştur gam u teşvişler,
Ol, hikmetini işler,
Mevlâ görelim n'eyler,
N'eylerse, güzel eyler...

Hep işleri fâyiktır,
Birbirine lâyıktır,
N'eylerse, muvâfıktır,
Mevlâ görelim n'eyler,
N'eylerse, güzel eyler...

Dilden gamı dûr eyle,
Rabbinle huzûr eyle,
Tefvîz-i umûr eyle,
Mevlâ görelim n'eyler,
N'eylerse, güzel eyler...

Sen adli zulüm sanma,
Teslim ol oda yanma,
Sabr et, sakın usanma,
Mevlâ görelim n'eyler,
N'eylerse, güzel eyler...

Deme şu niçin şöyle,
Yerincedir ol öyle,
Bak sonuna, seyreyle,
Mevlâ görelim n'eyler,
N'eylerse, güzel eyler...

Hiç kimseye hor bakma,
İncitme, gönül yıkma,
Sen nefsine yan çıkma,
Mevlâ görelim n'eyler,
N'eylerse, güzel eyler...

Her dilde onun adı,
Her canda onun yâdı,
Her kuladır imdâdı,
Mevlâ görelim n'eyler,
N'eylerse, güzel eyler...

Nâçâr kalacak yerde,
Nâgâh açar, ol perde,
Derman eder ol derde,
Mevlâ görelim n'eyler,
N'eylerse, güzel eyler...

Her kuluna her ânda,
Geh kahr u geh ihsânda,
Her anda, o bir şânda,
Mevlâ görelim n'eyler,
N'eylerse, güzel eyler...

Her dem onu zikreyle,
Zeyrekliği koy şöyle,
Hayrân-ı Hak ol, söyle,
Mevlâ görelim n'eyler,
N'eylerse, güzel eyler...


(Erzurumlu İ. Hakkı’nın k.s. Tefviznamesinden)



Gam u teşviş: Tasa, kaygı. Dûr: Uzak. Tefvîz-i umûr: İşleri Allâh’a havale etmek. Geh kahr u geh ihsân: Bazen zillet, bazen ikram.



Copyright © 2012 Fazilet Neşriyat Tic. ve A.Ş

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"



Hicri : 28.cemâziyelâhir 1433
Rumi : 6 mayıs 1428
Miladi :19 Nisan 2012 Cumartesi.



İslam; hakîkî îman geçmişteki küfür ve günahları affettirir.” (Hadîs-i Şerîf, Heysemî, Mecmeu'z-Zevâid).



RESÛLULLAH (S.A.V.)'İN ŞEFKATİ

• Ashâb-ı Kirâm'dan Beşir bin Akrabe (r.a.) şöyle anlatıyor: Babam, beni de yanına alarak Resûlullah (s.a.v.)'e geldi.

Resûlullah (s.a.v.), “Ey Akrabe, yanındaki kim?” buyurdu “Oğlum, Bahîr’dir Yâ Resûlallah!” dedi. Bana “Yaklaş!” dedi, yaklaştım, sağ tarafına oturdum. Mübarek elini başıma koydu ve “Adın ne?” diye sordu. “Bahîr, Yâ Resûlallah!" dedim. “Hayır, senin adın Beşîr'dir!” buyurdu.

Dilimde pelteklik vardı. Okuyup ağzıma üfledi ve derhal peltekliğim çözülüverdi. Mübarek elini sürdüğü yerden başka başımın her tarafı beyazladı, orası öylece siyah kaldı.

• Beşîr (r.a.) şöyle anlatıyor: Babam, Resûlullah (s.a.v.) ile beraber katıldığı bir savaşta şehit olmuştu. Resûlullah (s.a.v.) beni ağlarken gördü. Bana, “Ağlama! Benim sana baba, Ayşe’nin de anne olmamızı istemez misin?” buyurdu. ‘Olur, Yâ Resûlallah’ dedim.

• Ebû Katâde ve Ebû Dehmâ (r.anhüma) şöyle anlattılar: Çölde bir bedevîye rastladık. Bize şöyle anlattı:

“Resûlullâh aleyhisselâm benim elimi tutmuş, Allâh’ın kendisine öğrettiklerinden bana öğretiyordu. Sözlerinden birisi de şu idi: “Sen Allâh’dan korktuğundan dolayı bir şeyi terk eder isen, muhakkak Allâh onun yerine daha hayırlısını verir.”




HALKALI GÜNEŞ TUTULMASI


Yarın (20 Mayıs Pazar) günü “Halkalı Güneş Tutulması” meydana gelecektir.

Pasifik Okyanusu, Asya, ve Kuzey Amerikalıların gözleyebileceği bu tutulma, Japonya, Çin ve ABD’nin batı kesiminden halkalı olarak görülebilecektir. Türkiye, Almanya ve Avusturya'dan görülemeyecektir.


Tutulmanın büyüklüğü: 0.9439
Başlangıcı: 20 Mayıs 2012 22.56 (Türkiye Saati)
Tutulmanın ortası: 21 Mayıs 2012 01.52 ”
Tutulmanın Sonu: 21 Mayıs 2012 04.49 ”



Copyright © 2012 Fazilet Neşriyat Tic. ve A.Ş

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"



Hicri : 29.cemâziyelâhir 1433
Rumi : 7 mayıs 1428
Miladi :20 Nisan 2012 pazar.“



Beş gece vardır ki, bu gecelerde yapılan dualar reddolunmaz. Cuma gecesi, Receb ayının ilk gecesi, Şabân ayının on beşinci yani berât gecesi ve bayram geceleri.” (Hadîs-i Şerîf, Musannef-i Abdurrezzâk)




RECEB AYI ALLÂHÜ TEÂLÂ’NIN AYIDIR


Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) “Receb ayı Allâh’ın ayıdır, Şabân benim ayımdır, Ramazân ise ümmetimin ayıdır.” buyurdular.

Receb ayı, günahları terk içindir. Şabân Allâh’ın ahdine vefa ve amel içindir. Ramazan sıdk ve safa içindir. Receb tevbenin kabûlüne, Şabân şefâate, Ramazan ise sevabların kat kat olmasına vesiledir. Receb tohum ekme, Şaban sulama, Ramazan ise hasad ayı yani ekip suladığını biçip devşirip toplayacak bir aydır.

Receb öyle bir aydır ki, Allâhü Teâlâ onda işlenen hayırlara kat kat sevâb verir.

Bu ayda edilen duâ müstecâb olur. Onda işlenen küçük hatalar affolunur. Onda işlenen hayrın sevâbı gibi işlenen günahın cezâsı da kat kat olur.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.), Ramazan-ı şerîften başka en çok Receb ve Şabân aylarında oruç tutardı. Hz. Hüseyin (r.a.) “Receb ayında oruç tutunuz. Zira Receb Allâhü Teâlâ’dan tevbedir.” buyurdu.

Peygamber Efendimize (s.a.v.) “Yâ Resûlallâh! ‘Receb Allâh'ın ayıdır’ ne demektir,” diye sorulunca “Receb Allâh'ın ayıdır. Çünkü Receb, Hakk’ın mağfiretine mahsus bir aydır... Bu ayda Allâhü Teâlâ peygamberlerin duâlarını kabûl etmiştir. Bu ayda Allâh, evliyasını düşmanlarından kurtarmıştır.

Bir kimse bu ayda oruç tutsa, Allâh ona üç türlü lütufta bulunur; onun geçmiş günahlarını mağfiret eder, kalan hayatında (hayır üzere bulundukça) onu korur, mahşerde susuzluktan emin kılar.

Bir yaşlı zât ayağa kalkıp: “Yâ Resûlallâh! Ben Receb ayının hepsini oruç tutamam” deyince “Sen Receb ayının birinci, onbeşinci ve sonuncu günleri oruç tut, hepsini tutmuş gibi olursun. Çünkü hasene on katı ile yazılır, Ammâ ilk Cuma gecesinden de gâfil olma” buyurdular.



Copyright © 2012 Fazilet Neşriyat Tic. ve A.Ş

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"


Hicri : 30.cemâziyelâhir 1433
Rumi : 8 mayıs 1428
Miladi :21 Nisan 2012 pazartesi



.“Receb ayının ilk günü oruç tutmak üç senelik günahlara, ikinci gününde oruç iki senelik günahlara; üçüncü gününde oruç bir senelik günahlara keffarettir. Sonraki her gün bir aya keffarettir.” (Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el-Câmiu's-Sağîr.




RECEB-İ ŞERÎF


Yarın idrâk edeceğimiz mübârek Receb ayı, kamerî ayların yedincisidir. “Eşhuru hurum”dan olan bu ay, Şehrullah yani Allâhü Teâlâ’nın ayıdır. Bu aya oruçlu girmeli ve bu ayda çok ilticâ etmelidir.

Receb ayının 1’inci günü oruç tutanlara 3 senelik, 2’nci günü oruç tutanlara 2 senelik, 3’üncü günü oruç tutanlara ise 1 senelik nâfile oruç sevâbı verilir. Bu, hadîs-i şerîf ile sâbittir. Üç günden sonra her gününe birer ay oruç sevâbı verilir. Bu ay Cenâb-ı Hakk’a mahsus bir ay olduğu için yalnız Zât-ı İlâhi’yi bildiren İhlâs Sûresi’ni çok okumak lâzımdır. Bilhassa bu aya hürmet olarak, ayrıca günde 11 defa İhlâs-ı Şerîf okumalı, tevhid, istiğfâr ve salavât-ı şerifeyi ihmâl etmemelidir. Bu ayda 2 kandil vardır:


1. İlk cuma gecesi “Regâib Kandili”,

2. Yirmi yedinci gecesi “Mi’rac Kandili”dir.

Bu ayın birinci gecesi bir tesbih namazı veya Receb-i Şerîf’in ilk onu zarfında bir def’aya mahsus olmak üzere kılınan on rek’at namaz da kılınabilir. Önümüzdeki günlerde bu namazların kılınış şekli anlatılacaktır.

Receb ayında her gün, -başında ve sonunda 7’şer Fâtiha ile- 100 İhlâs-ı Şerif okumak da çok sevâptır. Bu ayda, mümkün olduğu kadar Hatm-i enbiyâ yapılmalı ve oruç tutulmalıdır. Bu orucu 13, 14 ve 15’inci günlerinde tutanlar, Eyyâm-ı Bıyz’da oruç tutma sünnetini de yerine getirdiklerinden, nice hastalıklardan şifâ bulurlar. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)





RECEB AYI İCTİM‘I, RU’YET VE BAŞLANGICI


Hicrî Kamerî 1433 yılı Recep ayı ictima‘ı bugün 21 Mayıs Pazartesi günü Türkiye saati ile 02.23’de idi.

Ru’yet ise yine bugün (21 Mayıs Pazartesi) Türkiye saati ile 20.24’de.

Hilâl’in görüldüğü yerler: İtalya’nın batısı, İspanya, Afrika kıtasının kuzey batı kesimi Fas, Cezayir, Tunus, Atlas okyanusunun orta kesimi ile Amerika kıtasının kuzey ve güney uçları hariç tamamı.

Hilâl; Türkiye, Almanya, Avusturya, Arap yarımadasından da görülemeyecektir. Hilâl’in görüldüğü günü tâkip eden 22 Mayıs Salı günü de Recep ayının 1’i olmaktadır.



Copyright © 2012 Fazilet Neşriyat Tic. ve A.Ş

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"



Hicri 1 RECEB 1433
Rumi : 9 mayıs 1428
Miladi :22 Nisan 2012 SALI.“




Amel defterinde çok istiğfar bulan kimseye müjdeler olsun.” (Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce.




RECEB AYINDA KILINACAK NAMAZ


Receb’in 1’i ile 10’u arasında, 11’i ile 20’si arasında ve 21’i ile 30’u arasında olmak üzere sâdece birer defa kılınacak 10’ar rek’at Hâcet Namazı vardır. Bunların her üçünün de kılınış şekli aynıdır. Yalnızca namazların sonlarında okunacak duâlarda fark vardır.

Bu namaz, mü’min ile münâfığı ayırır. Bu 30 rek’at namazı kılanlar, hidâyete ererler. Bu namazı kılanın kalbi ölmez. Bu 30 rek’at namaz Resûlullâh Efendimiz’in (s.a.v.) berberi Selmân-ı Pâk (r.a.) Hazretleri tarafından rivâyet edilmiştir.

Bu namazlar, akşamdan sonra da, yatsıdan sonra da kılınabilir. Fakat, cuma ve pazartesi gecelerinde ve bilhassa teheccüd vaktinde kılınması efdaldir.

Kılınışı: Hâcet namazına şu niyetle başlanır: “Yâ Rabbi, teşrifleriyle dünyâyı nûra gark ettiğin Efendimiz hürmetine, sevgili ayın Receb-i şerîf hürmetine, beni feyz-i ilâhîne, afv-ı ilâhîne, rızâ-yı ilâhîne nâil eyle, âbid, zâhid kulların arasına kaydeyle, dünyâ ve âhiret sıkıntılarından halâs eyle, rızâ-yı şerîfin için” Allâhü Ekber.

Her rek’atte 1 Fâtiha, 3 Kul yâ eyyühe’l-kâfirûn, 3 İhlâs-ı şerîf okuyup, 2 rek’atte bir selâm verilir. Böylece 10 rek’at tamamlanır.

` İlk on gün içinde kılınan namazdan sonra, 11 defa “Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh, lehü’l-mülkü ve lehü’l-hamdü yuhyî ve yümît, ve hüve Hayyün lâ yemûtü biyedihi’l-hayr. Ve hüve alâ külli şey’in kadîr” okunup duâ edilir.

` İkinci on gün içinde yani Receb’in 11’i ile 20’si arasında kılınan 10 rek’atten sonra, 11 defa: “İlâhen vâhıden ehaden sameden ferden vitren hayyen kayyûmen dâimen ebedâ” okunup duâ edilir.

` Üçüncü on gün içinde, yâni Receb’in 21’i ile 30’u arasında kılınan 10 rek’atten sonra da 11 kere: “Allâhümme lâ mânia limâ a’tayte, velâ mu’tiye limâ mena’te, velâ râdde limâ kadayte, velâ mübeddile limâ hakemte, velâ yenfeu ze’l-ceddi minke’l-ceddü. Sübhâne Rabbiye’l-aliyyi’l-a’le’l-Vehhâb, Sübhâne Rabbiye’l-aliyyi’l-a’le’l-Vehhâb, Sübhâne Rabbiye’l-aliyyi’l-a’le’l-kerîmi’l-Vehhâb, Yâ Vehhâbü yâ Vehhâbü yâ Vehhâb” okunup duâ edilir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)



Copyright © 2012 Fazilet Neşriyat Tic. ve A.Ş

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"



Hicri 2 RECEB 1433
Rumi : 10 mayıs 1428
Miladi :23 Nisan 2012 ÇARŞAMBA.



Kul hüvallâhü ehad… Kur’ân-ı Kerîm’in üçte birine denktir.” (Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed.




REGÂİB GECESİ VE BU GECEDE YAPILACAK İBÂDETLER


Receb-i Şerîfin ilk cuma gecesi, yâni yarın akşam Regâib Gecesi’dir. Bu geceyi oruçlu olarak karşılamalıdır.

Regâib gecesi, akşamla yatsı arasında 12 rek’at Hâcet namazı kılınır. İki rek’atte bir selâm verilerek kılınan bu namazda, Fâtiha’dan sonra her rek’atte 3 İnnâ enzelnâhü... ile 12 İhlâs-ı şerîf okunur.

Namazdan sonra, 7 Salât-ı Ümmiye okunup secdeye varılır. Salât-ı Ümmiye şudur:

“Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammedini’n nebiyyi’l-ümmiyyi ve alâ âlihî ve sahbihî ve sellim.”

Secdede 70 defa “Sübbûhun Kuddûsün Rabbünâ ve Rabbü’l-melâiketi ve’r-Rûh” okunur. Secdeden kalkıp bir defa “Rabbiğfir verham ve tecâvez ammâ ta’lem. İnneke ente’l-e’azzü’l-ekrem.” okunur. Tekrar secdeye varılıp yine 70 defa “Sübbûhun Kuddûsün Rabbünâ ve Rabbü’l-melâiketi ve’r-Rûh” okunur.

Secdeden sonra duâ edilir. Duâda Allâh’a şu şekilde ilticâ etmelidir: “Allâhümme bârik lenâ Recebe ve Şa’bâne ve belliğnâ Ramazân.”

Regâib Gecesi’nden sonraki gündüzde, yani cuma günü öğle ile ikindi arasında 2 rek’atte bir selâm verilerek 4 rek’at teşekkür namazı kılınır. Her rek’atte 1 Fâtiha, 7

Âyetü’l-Kürsî, 5 İhlâs-ı şerîf, 5 Kul eûzü birabbi’l-felak, 5 Kul eûzü birabbi’n-nâs sûreleri okunur.

Namazdan sonra 25 defa “Lâ havle velâ kuvvete illâ billâhi’l-aliyyi’l-azîmi’l-kebîri’l-müteâl”, 25 defa “Estağfirullâhe’l-azîm ve etûbü ileyk” diyerek istiğfâr ve sonra da duâ edilir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)



BEYİT:

Sür, çıkar ağyârı dilden tâ tecelli ede Hak!
Padişah konmaz saraya, hâne ma'mûr olmadan.

(Şemseddin Sivasî)

Yani: Allâh’dan başka her şeyi çıkarmak suretiyle kalbi mamur et ki sultan ancak mamur olan saraya girdiği gibi Allâhü Teâlâ da ancak böyle temiz bir kalbe tecelli eder.



Copyright © 2012 Fazilet Neşriyat Tic. ve A.Ş

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"




Hicri 3 RECEB 1433
Rumi : 11 mayıs 1428
Miladi :24 MAYIS 2012.Perşembe...



Muhakkak ki cennette Receb denilen ve sütten daha beyaz, baldan daha tatlı bir nehir vardır. Kim Receb ayında bir gün oruç tutarsa Allâhü Teâlâ ona bu nehirden içirir.” (Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el-Câmiu's-Sağîr) .





REGÂİB KANDİLİ


Receb-i şerîfin ilk cuma gecesi Regâib Kandili’dir. Bu geceye Regâib denilmesi, melekler bu geceye çok rağbet ettikleri içindir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyuruyor ki: “Receb’in ilk cuma gecesinden gâfil olmayınız. Çünkü bu geceye melekler Regâib ismini vermiştir. Bu gecenin üçte biri olduğunda gökyüzünde ve yeryüzünde hiçbir melek kalmaz, hepsi Ka’be’de ve onun etrâfında toplanır.

Cenâb-ı Hak hâllerine muttali’ olur ve ‘Ey meleklerim! Dilediğinizi benden isteyiniz’ buyurur.

Onlar da ‘Ey Rabbimiz! Senden isteğimiz Receb ayında oruç tutanları bağışlamandır.’ derler. Allâhü Teâlâ “Bağışladım” buyurur.

Bu gece, Hz. Âmine’nin âlemlere Rahmet olan âhir zaman peygamberi Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.)’e hâmile olduğunu anladığı gece olmakla şeref kazanmıştır. Çünkü kâinâtın varlık sebebinin cihâna teşrîfi yaklaşmıştı. Hz. Adem (a.s.)’dan îtibâren asırlar boyu intikâl eden nur-u Muhammedî, Hz. Abdullah’ın alnından Hz. Âmine’ye geçmişti. Kısa bir zaman sonra da asıl sâhibini bulacaktı.

Bu gecenin feyiz ve bereketinden istifâde etmek için uyanık olmalı, bu geceyi ibâdet ve tâatla ihyâ etmelidir.




HASTANIN ALLÂH’A HAMDİ


Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

Bir kul hasta olduğu zaman Allâhü Teâlâ ona iki melek gönderir ve şöyle buyurur: “Kendini ziyârete gelenlere ne diyecek, bakın bakalım.”

Birisi ziyâretine geldiğinde, Allâh’a hamd ve senâ ederse melekler bu hâli her şeyi en iyi bilen Allâhü Teâlâ’ya arz ederler.

Allâhü Teâlâ da şöyle buyurur: “Kulumu vefât ettirirsem onu cennete koyarım, ona şifâ verirsem etinden daha hayırlı et, kanından daha hayırlı kan veririm. Hastalıktan dolayı da günahlarını affederim.”



Copyright © 2012 Fazilet Neşriyat Tic. ve A.Ş

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"




Hicri 4 RECEB 1433
Rumi : 11 mayıs 1428
25 Mayıs 2012




“Gökte hiçbir melek yoktur ki Ömer’e (r.a.) hürmet etmesin. Yeryüzünde de hiçbir şeytan yoktur ki Ömer’den (r.a.) kaçmasın.” (Hadîs-i Şerîf, İbn-i Asâkir, Târîh-i Dimaşk)




HZ. ÖMERU'L-FÂRÛK (R.A.)


Allâhü Teâlâ Enfâl Sûresi, 64. âyet-i kerîmesinde meâlen şöyle buyurdu: “Ey Peygamber! Sana Allah ve sana tabi olan mü’minler yeter.” Tefsir âlimleri bu âyetin bilhassa

Hz. Ömer (r.a.) için Mekke’de nâzil olduğunu söylemişlerdir.

Hz. Ömer (r.a.) İslâm'ı kabul ettiği zaman Müslümanlar otuz dokuz kişi idi, Hz. Ömer'le kırk oldu. Hz. Ömer’in Müslümanlığı ile Mekke’de Müslümanlık alenî oldu. Zira

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) “Allâh’ım! İslâm’ı Ömer ile yahud Ebû Cehil ile azîz eyle” diye duâ etti. Allâhü Teâlâ duâsını Hz. Ömer hakkında kabûl eyledi. Onun Müslüman olması dîne izzet, hicreti nusret, emîrliği de ümmete rahmet olmuştur.

Rasûlullâh (s.a.v.) Hz. Ebû Bekr ile Hz. Ömeru'l-Fârûk’a (r.anhüma) cenneti müjdeledi.

Abdullah bin Ömer (r.a.) der ki: Rasûlullah (s.a.v.)’ den duydum, şöyle buyurdu:

“Bir gün uyumakta idim. Rüyamda bir bardak süt verdiler, içtim. Soğukluğu tırnaklarıma kadar yayıldı. Benden artanını Ömer’e verdim.”

Ashâb-ı Kirâm: “Yâ Rasûlallâh! Bunu nasıl yorarsınız? dediler. Rasûlullâh (a.s.): “Allâhü Teâlâ, Ömer’e ilim verecek.” buyurdu.

Yine: “Ey Ömer! Eğer ben peygamberliğe gelmeseydim, sen gelirdin” ve “Benim iki vezirim gökte vardır, iki vezirim de yerde vardır. Göktekiler, Cebrâîl ile Mikâîl’dir.

Yerdekilerden biri Ebû Bekr-i Sıddîk, biri de Ömeru’l-Fâruk’dur.” buyurdu.

Hz. Ömer, dînin kandilidir. Zâhiddir, ‘takvâ sâhibidir, âlemin kutbu, cihanın revnakı; yıldızı ve âdil emir’dir. Kendi oğluna dahi had vurup; dinin verdiği cezayı tatbik etti, adaletini ortaya koydu. Dinimiz onunla kemâl buldu. Şeytanlar ve cinler onu görünce korkarlardı.

Ebû Bekr-i Sıddîk (r.a.)’tan sonra on yıl halifelik etti, altmış üç yıl yaşadı. Sonra Firuz adlı bir köle onu namazda iken yedi yerinden iki yüzlü bıçak ile vurup şehîd etti.

Rasûlullah (s.a.v.)'in ravzası içinde Hz. Ebû Bekr'in yanına defnettiler. (Radıyallahü anhü)



Copyright © 2012 Fazilet Neşriyat Tic. ve A.Ş

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"



Hicri 5 RECEB 1433
Rumi : 12 mayıs 1428
26 Mayıs 2012



“Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) yatsıdan önce uyumaktan, yatsıdan sonra da (boş ve faydasız) konuşmaktan hoşlanmazdı.” (Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)





OSMANLILAR NASIL VAKİT GEÇİRİRLER


Kânûni Sultan Süleyman devrinde 1552-1556 yılları arasında İstanbul’da dört yıl doktor olarak kalan bir İspanyol'un o yıllarda Osmanlı halkının günlük hayatını anlatan hatıralarından:

“Osmanlılar Allâh'a karşı saygısızlık, vaktini boş yere geçirmek ve nefsini alçaltmak gibi sebeplerle bizdeki gibi oyun oynamazlar.

Yaz olsun kış olsun karanlık bastırdıktan iki saat sonra (yatsı namazını kılıp) hemen yatarlar. Gün ağarırken sabah namazını kılmak üzere kalkarlar. Bir kısmı kalkıp, bir kısmı da uykuya devam eder sanmayın. Erkek, kadın, küçük büyük herkes aynı saatte kalkar, güneş hiç kimseyi yatağında yakalamaz.

Esnaf bütün sene dükkân işleri ile uğraşır. Hafta tatillerinde Ayasofya’ya veya başka bir camiye Cuma namazına giderler. Eşi-dostu ziyaret ederler, birlikte yemek yerler ve gezmeye çıkarlar, iş zamanı konuşamadıkları mevzuları konuşurlar, kitap okurlar.

Adalet erbabının ise hiç vakti yoktur.

Silâhşörler silâh talimleri sırasında yumurtayı vurmakla kalmayıp, kılı yarmaya uğraşırlar. Savaş olmadığı zaman hayatlarını kazanmak için bir sanat elde etmeye çalışırlar.
Sultan ve idarecilerin de koca imparatorluğu idare etmenin zorluğundan, oyun ve eğlenceye ayıracak vakitleri olmaz. Bunlar bir millet için büyük fazilettir.

Ben görmüş olduğum dünyanın üçte birine yakın yerlerde Osmanlılardan daha faziletli insanlara rastlamadım...



FIKRA: KANAAT


Bir miskin, bir sahrada aç ve zavallı bir halde gezerken ırmakta bir ördek görür. Ördeği avlamak niyetiyle yaklaşırken ördek uçup kaçar. Bunun üzerine “Bu da hoş!” deyip eğilerek o sudan bol bol içer:

“Ördeğin eti elime geçmediyse de et suyu deryalar gibi!” der.



Copyright © 2012 Fazilet Neşriyat Tic. ve A.Ş


kıssadan hisse

MollaCami.Com